Kayıtlar

O ÖLDÜ MELENYA, İNTİHAR ETTİ

Resim
Bedenime yayılan bir sızı ve sıcaklık. Bu his tanıdıktı. Gözlerimi sakince araladığımda yatağımda değil de yerde olduğumu fark ettim. Yavaş hareketlerle yerden kalktım. Ağır bir şekilde yürümeye başladığımda telefonumun titrediğini hissettim ama pek umursamadım. Bu yüzden telefonumu almadan odamdan çıktım. Tanıdık evimde göz gezdirirken; yere yığılmış kıyafetler, boş hamburger kutuları ve makyaj malzemeleri ile karşılaştım. Aralara yığılmış bir yığın kitap ve mahkeme ile ilgili evraklar... Günlerden pazartesiydi ama pek işe gidesim yoktu. Bu yüzden işe gitmemeye karar verdim. Tek yapmam gereken asistanımı arayıp haber vermekti lakin onu bile yapacak havamda değildim. Bu yüzden aramamaya karar verdim. Pencerelerimi sonunda kadar açtıktan hemen sonra odaya yayılan soğuk hava, tüylerimin diken diken olmasına izin verdi. Bu his hoşuma gidiyordu. Bu his bana sevdiğim her şeyi hatırlatıyordu. Heyecan, tutuku ve acı. Evet acı.  Acı çekmeyi seviyordum. Hayır mazoşistliğimden değil. S

SANA BİR ŞİİR DENEMESİ

Resim
Yıldızlı bir gecede, ay yokken sordum  İçimdeki ruhuna Benden başka birini sevdin mi?  Böyle güzel sevdin mi?  Düşünceler beynimi kemirdi  “ Sevmiştir. ” dedi melek “ Neden sevsin ki? ” dedi şeytan.  “ Sevmemiştir. ” diye ekledi ölüm.  “Sevseydi zaten senin olmazdı ruhu.” dedi kedi.  Rüzgarın kol gezdiği  Umutların yok olduğu gün inandım şeytana, ölüme ve kedime.  Ama bir yanım diyordu ki  “Sevse ne fark eder?”  Gözümden akan yaşı silerken sordum Sana Sustun ebediyen  Cevap vermedin  Ve beni kırmızı gökyüzünde  melekle baş başa bıraktın 

PAPATYALAR

Resim
Elindeki sarı papatyaya masmavi gözlerini dikmiş bakıyordu. Ara sıra kıvrımlı burnunu yaklaştırıyor ve kokluyordu. Sarı güneş ışığı saçlarına vuruyor ve turuncu saçları tarif edilemeyecek kadar bir güzelliğe bürünüyordu.  Karşısındaki adam hayran bir şekilde ona bakıyordu. Gördüğü ve yaşadığı anı aklında tutmak istiyordu. Asla ama asla unutmamak istiyordu.  “Bazen keşke bana bakmasaydın ve sana aşık olmasaydım diyordum. Şu an ise bu anın kıymetini anlıyorum.”  Genç adamın dudaklarından dökülen kelimeler, genç kızın gülümseyen yüzüne sert bir tokat etkisi yarattı. Gülümsemesi anında yüzünde donarken kafasını kaldırıp gülümseyen adama baktı.  “Bu da ne demek?”  Güneş yavaş yavaş dağların arasına gizleniyor ve ay parlaklığını ortaya koyuyordu. Yıldızlar biraz sonra gözükeceklerdi.  “Ben sadece seni seviyorum ama bazı zamanlar seni severken canım yanıyor.”  Genç kızın kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı ve minik dudakları aralandı.  “Ben mi sebep oluyorum

KEDİLERDEN BAŞKA GÖREN OLMADI

Resim
Özgür gökyüzünde pembe bir renk cümbüşü vardı. Güneşin ziyaları yaşlı kontesin gözlerine ulaşıyor, oradan da ruhuna dokunuyordu. Bir anne şefkatiyle ısıtıyordu kontesin bedenini. Ancak kalbini ısıtamıyordu, kalbindeki uzun yıllar buz tutmuş tabakayı eritemiyordu. Dün gece bütün vücudunu kasıp kavuran karmakarışık duyguları yüzünden uyuyamamıştı. Yaşlı kontesin üzerinde ağır bir kasvet duygusu vardı. Solgun yüzü ve morarmış gözaltları uyumadığını belli ediyordu. Aynı anda nefret duygusu bedenini sarabilirken nasıl mutlu hissedebilirdi ki? Bu soruların cevabını aramaya çalıştığı her an düşünceleri havada asılı kalıyordu. Aklı geçmiş anılara kayıyordu. Her defasında genç ve güzelken birlikte olduğu adama kayıyordu düşünceleri. Onunla geçirdiği güzel günlere, yaptığı hatalara ve adamın onu terk edişine. Bir zamanların güzel ve çekici kontesi aptal bir deniz feneri nöbetçisine âşıktı. Ruhuna âşık olduğu adam ile bir yalıda karşılaşmışlardı. O gün genç kontes bakışlarını

Kutup Yıldızı.

Resim
“Bak bak!”  Çocuksu tavrıyla eliyle gökyüzünü işaret etti. Karanlık ortamı aydınlatan yıldızların gökyüzünde asılı kalışına baktım.  “İki yıldız kaydı!” dedi heyecanla ellerini çırparak. Yüzümde oluşan gülümsemeyle “Gördüm.” dedim. Gülümsedi ve oturduğu yerden kalktı. Ne yaptığını anlamaya çalıştım bir süre. Hemen sonrasında kumların üzerinde koştu ve iskelenin en ucuna ulaştı. Arkasından sessizce onu takip ettim.  Usulca eliyle en tepeye ulaşmaya çalıştı. Bu haline kıkırdadım. Küçük bir kız çocuğu gibi yıldızlara ulaşmaya çalışıyordu.  “Sanki her geçen gün daha da yaklaşıyorum yıldızlara.” dedi ve bana döndü. Yüzünde o çok sevdiğim minik gülümsemesi vardı. Artık yıldızlara ulaşmak için çabalamıyordu.  “Boyun uzuyor. Ondandır.” dedim oldukça ciddi şekilde. Gözlerini devirdi. Bir süre beni izledi ve sonrasında kafasını salladı. Görünüşe göre bana hak vermişti. Arkasını tekrar döndü ve denizi önüne aldı. Biraz uzandı. Belki biraz daha uzanmayı denedi. Ama sonuç y

BİR YERDE YENİDEN GÖRÜŞEBİLİRİZ

Resim
Yolu bulmaya çalıştığım her seferinde etrafı deliler ile çevrili bir çıkmaz sokağa varıyorum. Seni ararken, gözlerim gecenin karanlığında dolaşırken, ellerimi kirli duvarlara sürterek yürüyorum. Sesini duyuyorum. Bir şeyler hakkımda konuşuyorsun. ‘Kurşunlar’ diyorsun. Anlam veremiyorum. Önce biraz garipsiyorum ama hemen sonrasında anlıyorum. Ölü kedilerle konuşuyorsun.  ‘Kurşunlar.’ diyorsun.  “Sizde kurşun var mı?” diye soruyorsun. Bir süre ağlama sesini işitiyorum.  “Korkuyorum.” diyorsun.  Ağlamayı kes diyorum içimden. Ağlama seni lanet olası. Ağlaman hoşuma gitmiyor. İç çekişlerinden nefret ediyorum. Sonrasında bir kere daha kendimi suçluyorum. Seni bu hale getirenin ben olduğumu biliyorum. Bu öylesine canımı yakıyor ki.  Sonra bende ağlıyorum kör karanlıkta. Duvara tutunarak yere oturuyorum. Düşünüyorum.  “Kurşunlar beynimi delip geçtiğinde acıtır mı?” diyorsun. O an anlıyorum neden kurşun dediğini. Kendini öldürmek istiyorsun. Zaten bana hep ölümd

K I R I K K A L P

Resim
Kalbimin bir köşesinden bir ses geldi. Buzdan kalbimin kırılma sesi. Darbe aldım, hiç beklemediğim bir anda hiç beklemediğim bir kişiden. Uzun yıllar sonra belki de hayatımda ilk defa mutlu hissetmişken şimdi yine aynı konuma döndüm. Gözlerim başka bir yere kitlendi ve oraya duygusuzca bakıyor. Beyaz bir duvara, mavi gökyüzüne bazen de öğretmenimizin ak düşmüş saçlarına.  Kalbim her zaman kırıktı benim. Her zaman başkaları tarafından kırılmış, onarılmadan çöpe atılmıştı kırık camlar. Bense kalbimi buz tutturmuştum. Şimdi o buzlar yeniden çatlıyor ve çatladıkça kalbime daha çok batıyorlar.  İlk defa korkuyorum. Aptal bir duygu beni korkutuyor. Kendime itiraf edemediğim gerçekleri başkasından duymak beni deli ediyor. Nefes alamıyorum, ellerim titriyor, gözlerim kararıyor. Geçmişe kayıyor gözlerim. Ya yeniden incinirsem?  Ah doğru, az önce kalbim kırılmıştı değil mi? Neden incineceğimi düşünüyorsam?