Ölmeseydin.
Küçük odasında yatıyordu. Her zaman yaptığı gibi elinde telefon video izliyordu. Yatmaktan dağılan saçlarını yatakta doğrularak düzeltti. Ardından sessizce iç çekti. İç çekişindeki bunalma kedisinin kulağına ulaştığında kedi irkildi. Uyanmış olan kedi mırıldanarak odayı terk etti. Kız telefonunun kilit düğmesine bastıktan sonra küçük odasına göz gezdirdi. Sinir bozucu bir şekilde odası dağınıktı. Ancak o da odasını toplamamakta kararlıydı. Uzun olan saçlarını topladıktan sonra yataktan kalkıp o da kedisi gibi odayı terk etti. Büyük bir depresyon kapısını çalıyordu. Yaşadığı duygu değişimi onu bin bir kişiliğe sokuyordu. Durduk yere ağlarken istediği zaman gülebiliyordu. Oysa bunu neden yaptığını da bilmiyordu. Küçük bir kızdı. Yaş olarak değil tabii ki. Fiziksel ve duygusal. Boyu kısaydı ve yüzü aynı çocukları andırıyordu. Küçük dudaklar, büyük gözler, hatları belli olmayan yüz şekli ve kısa saçlarıyla öykesine tatlıydı ki... Lise üçte olmasına rağmen hiç sevgilisi ol